Yavaşlıktan şikayet ederken, değişenin hızı şaşırtıyor...
Şaşırmaktan usanıyor ve hatta usanmaktan usanıyorum...
Her gün yeni birilerini tanımak isterken, bir de bakıyorum yıllardır tanıdığımı zannettiklerimi tanıyamamışım...
Yalnızlık ne kadar ukala, yoksa bana mı böyle davranıyor ...
Çözemiyorum.
Rastlantıların hikayesi büyülüyor şu ara beni.
Güvenimi sınıyorum. Yüzümü kara çıkartmazsa sevinebilirim.
Güvenmemem gerekenleri bilip onları ayırıyorum nasılsa.
Güvenmemek konusunda bir fikrim yoksa güvenebilirim.
Sürprizlerin kapılarını açık bırakıyorum ve tuhaf esintiler geliyor anlamlandıramadığım...
Neyi neden yaptığımı pek sorgulamıyorum şu ara.
Yaşar gibi yapıyorum.
Hipnoz olmayı deniyorum mesela, tabii olamıyorum.
Manik bir ses '' rahatla rahatla rahatla'' diyor sürekli.
Hipnoz olamayan yanım cevap veriyor '' bu ne zorlama bir ses, sıkıysa sen rahatla'' !!!
Zor değilmiş gibi görünen aslında kolay mıdır?
Onu öğreniyorum.
Dışımdaki evren mi, içimdeki mi daha uçsuz bucaksız?
Neden yalnız beni sıkıştırıyor içerisi ve dışarısı? Merak ediyorum...
Boşa konuştuklarımla, boşluğa yazdıklarım aynı şeyler mi diye bakıyorum.
Tam düşündüğüm gibiymiş,yanılmıyorum.
Varlığını kanıtlayamamış olanla yokluğunu bilmediklerimi ayrı kefelere koyuyorum.
Kefenin hep dolu tarafı için dua ediyorum.
Kefenim olmadıkları için........
Her gün yeniden başlıyorum dünyanın en ağır işine;
her yeni gün kaldığım yerden başlamak için bir sebep buluyorum.
Bunun için çok da zorlanmıyorum şu ara.
Biraz varlıktan, biraz yokluktan
bir tarafı dolu gibi, bir tarafı boşluktan nasiplenip
öylece
yaşlanıyorum
................
Yorumlar
Yorum Gönder