Ana içeriğe atla

JOHAN MIRO'YU İZLERKEN...




Johan Miro'yu 
henüz ortaokul öğrencisiyken okuduğum Zülfü Livaneli'nin  ''Orta Zekalılar Cenneti''  
kitabının kapağıyla tanımıştım.

ve çok iyi hatırlıyorum şöyle düşünmüştüm;
''bu kadar insana benzemeyen bir insan çizmek ne kadar zordur?''
...

Sanat eğitimi aldığım yıllarda daha detaylı tanımaya çalıştığım Miro'yu,
yalnız bir akım içine tanımlamak, O'nun anlatım biçimi için,  sürrealist ya da dışavurumcu demek
eksik olurdu. Kendine özgü, kalıba sığmayan bir ifade biçimi vardı Miro'nun.

Pazar günü, 
Sakıp Sabancı Müzesi'nde  ''Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar''  adıyla sergilenen , daha yoğun olarak olgunluk dönemini vurgulayan eserlerini izleme fırsatı bulduğumda
dokunabildim  Miro'ya...
Gördüklerime duyduğum, şaşkınlık ve hayranlık için çok sebebim vardı...

1. ve 2. Dünya Savaşlarını  gören, şehirler, ülkeler değiştiren, durmadan kendini yenileyen
90 yıllık bir hayatı izliyor ve içinden geçenlere
şahitlik ediyor gibiydim...

Anlamak ve anlatmak kavramlarının bana düşündürdükleri içinde, 
kaybolur gibi hissettim.

Miro,
insanın anlaşılabilme ihtiyacının , anlatma ihtiyacından daha değerli olmadığı 
fikrini hatırlattı bana yeniden.
Ne şekilde olduğunun önemi, sanatla buluştuğunda değer kazanan 
ve aslında her türlü biçiminin, yaşayabilmenin parçası olan 
anlatma fiili ile ilgili ,
herkesin mutlaka bir sözü vardır diye düşündüm.
Kimi şiirler yazarak anlatmaya çalışırken, kimi(belki kendinin bile yazmadığı) tek bir şiirle anlatır
kendini...
Kimi müzikle anlatmaya çalışır, kimi mimikleriyle...
Kimi son model pahalı arabasıyla  anlatır, kimi  yaptığı en iyi işiyle...
Fakat, 
eğitimli-eğitimsiz , yaşlı-genç , kadın- erkek hiç bitmeyecek bir anlatma telaşı içindeyizdir.
Farkında olarak ya da olmayarak...
 Ne anlatacağını bilip, nasıl anlatacağını bilmeyen olduğu gibi, 
nasıl anlattığının farkında olup, ne anlattığını bilmeyen de vardır. 
Miro'yu 
nasıl anlatacağını bilmeyenler için, bir yol gösterici  gibi düşünüyorum.

Resme başladığı 
erken dönemlerden  itibaren sürekli yenilediği anlatım biçiminde ilk farkedilen; 
değişmeyen öğelerin nasıl geliştiği , ilerledikçe ''sadeleştiği'' dir.
Ölçüler büyür, renkler ve figürler çoğuldan tekile doğru evrilir...
Görünüm olarak netleşirken,anlatım olarak derinleşir.
İzleyeni yönlendirmekten uzaklaşır, kendine yönlenir.
''Olgunlaşma'' nın tanımı gibidir bence, Miro'nun olgunluk dönemi eserleri.
Daha deneysel fakat kararlıdır.
Korku ve endişeleriyle yüzleşebilecek cesarete ulaşmıştır.
Yakabilir örneğin tablosunun bir kısmını ve yanan yerin O'na kazandırdıklarıyla devam eder resmine...Acelesiz, korkusuz ve kontrollü olarak.
Farklı yüzeyler, malzemeler deneyecek; farklı teknikleri çalışmalarına ekleyecektir bu dönemde.

Jackson Pollock'un öncüsü olduğu (dripping) damlatma tekniğini,
 çok etkileyici ve hayran bırakacak kadar kontrollü kullanır örneğin.
Benim de sevdiğim bir tekniktir. Ve Miro ile göz göze geldiğimi hissttiğim anın resmi
''Kadın ve Kuşlar  ııı ''   bu teknik için ilham vericidir.
Miro, 
daha ilk dönemlerinde türettiği, kendi anlatım dili için alfabe niteliğindeki sembolleri,
sanatının ve yaşamının sonuna kadar taşımıştır.
Kadın, kuş , yıldız , güneş , ay , göz , ok  gibi daha sayılabilecek birçok figürü sadeleştirip, sembolleştirmiş ve sanatının son anına kadar bu alfabeyi kullanmıştır.
Figürler; ilerleyen her dönemde daha fazla sadeleşmiş ve keskinleşmiş, karmaşıklaşmış,
 ilk hallerinden uzaklaşmıştır.
Fakat kadın hep kadın, kuş hep kuştur Miro için...
Kadın, kuş , yıldız... her zaman O'nun için ne olmuş ise!!!

Bir çocuğun ve bir yetişkinin  gözüyle Miro, farklılık gösterecektir diye düşünüyorum.
Bir çocuk için özgüven, cesaret, eğlence olabilirken;
bir yetişkin için sanırım önce kendiyle yüzleşmedir...

Çocuklarınızı da alıp, Miro'yla tanışmaya gidin mutlaka derim....


















Kullandığı temel renkleri, siyahla çerçeveleyerek, 
altına da hepsi birbirinden faklı formda kuş figürlerini yerleştirerek 
''nasıl anlattığı ?''  sorusunu özetlemiş bana göre Miro...



Miro'nun elleri




Yukarıda,
 ''Şahane Şapkalı Kadın ve Yıldız''






Miro'nun , 
10 yıl ara verdikten sonra tekrar ele alarak yeniden çalıştığı, düzenlemesini yenilediği ''Kuşlar''  
Başlangıç ve bitiş tarihleri arasında geçen zaman, dönem farkı, yorum farkı, düşünce farkı barındırmasına rağmen; Miro, bizim bilmediğimiz bu resmin ilk halinden hiç vazgeçmemiş. bir gün biteceğini bilerek, sabırla beklemiş... 
10 yıl boyunca, o simsiyah kara parçanın altında neler biriktirmiş ve sonra nasıl canlanıp, yeniden ışıklanmış !!!  Merak etmeden duramıyorum...



Miro'nun kil tablet üzerine deneysel çalışması... 
tabletin iki yüzünde de farklı çalışma vardır.


Soldaki duvar halısı;  
Miro'ya ait değildir. Miro'nun  resmine sadık kalarak , dokuma ustası arkadaşı Josep Royo tarafından çalışılmıştır.
Sağdaki ise ; 
dokuma zemin üzerine renklendirme tekniğiyle, Miro'ya aittir.



Yukarıda,
benim  çok sevdiğim, 
hayranlıkla dakikalarca izlemekten kendimi alıkoyamadığım,
Kadın ve Kuş III







Miro, 
son dönemlerinde, en yalın halini bulmuş...anlatabilmenin en zor halini....


Yukarıda
''Kişi''
 İki badem üzerine, sahilden topladığı bir çakıl taşını yerleştirerek vücuda getirdiği heykeli Miro'nun...

Bu nasıl bir rastlantı ya da bu nasıl bir kontrol... 
.......



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HAYATTAN RENGİ ALIN, GERİ NEYİ KALIR Kİ....

Bu ara sık sık tekrar ettiğim ,  söylüyor olmaktan bir türlü vazgeçemediğim   reklam kokan sözlerle açalım konuyu...  HAYATTAN RENGİ ALIN GERİ NEYİ KALIR Kİİİ... ..... Renkle ilgili algımı sorgulamaya başladım şu dönem: renkli olmak ne demek? bir şeyin rengi olması ile olmaması arasındaki değer farkı ne? renklendirmek, bir çeşit örtme tekniği mi? herhangi bir şey için doğasında olmayan yeni renk uygulaması, doğallığın ziyanı mı? renklendirmek için başvurulan tekniklerin doğru veya yanlış olma ihtimali var mı? çıplaklık şeffaflık mı, renk mi? rengi seçen ne? herhangi bir şey için; doğru renk, yanlış renk ayrımı var mı? varsa neden ? yoksa neden ? doğru olduğu varsayılan renk yerine kullanılan ''yanlış renk''  neyi değiştirir? neyi etkiler? etkiler mi? renksizlik algısı, kişiye göre değişir mi? düşünceye göre değişir mi? renksizlik bir ön yargımı? ya renklilik bir ön yargı mı? renklendirmek için çaba gerekli

NE DEMEK; WAYUU BAG?

Merhaba, günlük ve asırlık sıkıntılara kaptırmadan kendimi,  içinde olmaktan başka kaçışım olmayan ''moda'' dan haberlerim var yine size. Önerilerimde;  modanın tüketici tarafını değil, üretici tarafını göstermek, bu yönüyle bakıldığında daha da keyifli göründüğünü anlatmak istiyorum. Çok ilgimi çeken  fakat hala kendim için bir tane edinemediğim  triko çantalardan  söz edicem bugün. Örgü örmenin de çiçek büyütmek gibi ruhu dinlendirici bir yanı olduğunu bilir neredeyse bütün kadınlar. Ekonomik sınıf gözetmeden, eğitim farkı, gelenek görenek inanış fark etmeden tüm kadınların mutlaka denemişliği olduğunu düşünüyorum. Elinde şişleri, kolunun altında yumağı, burnunun ucuna düşmüş gözlükleriyle gördüğüm  50 li yaşlarında bir kadın bana örgü örmenin nasıl, bir tutkuya dönüşebildiğini göstermişti. Adım '' trikocu'' olduysa da,  ben elime şişleri alıp örgü örmeye dayanamıyorum fakat.  Bir de benim gibiler var işte... 

KADINLAR, ERKEKLERDE NELERİ ŞIK BULUR ? ...

Merhaba beyler Kadınlar için derlediğim, sizin gözünüzden ''şıklık detayları'' konusunu;  kadınlara da sizin şıklığınızı sorarak tamamlamam gerekiyordu.  Bu iki basamaklı konunun size de bize de kolaylık sağlayacağını umarak  devam ediyorum ;) 700 kadına sordum,  7700 cevap aldıktan sonra herkes sıkıldı kapattık konuyu,  dedikoduyla geçtik :) Herkesten başka başka beğeniler,  ilginç detaylar,  birinin beğendiğine diğerinden iğrenmeler... O kadar çok başlık çıktı ki derleyip toplayıp özetlemek epey zaman aldı. Yalnız başlarken şunu söylemem gerekiyor ki, işiniz zormuş gerçekten beyler ! Zira kadınların şıklık anlayışları yaşlarına göre,  medeni hallerine,  yaşadıkları şehre,  mesleklerine,  hatta hobilerine göre inanılmaz farklılık gösteriyor. Birlikte olduğunuz kadının gözüne hoş görünmek gibi bir kaygınız varsa,  O'nun hayatının evrelerini iyi analiz edip  ona göre tarz belirlemeniz yorucu olabilir  fakat denemeye değer ;) Bü